19 Aralık 2011 Pazartesi

Cildimize bakalım..Güzelleşelim:)

Giyinmeyi kuşanmayı takıp takıştırmayı sürüp sürüştürmeyi çok seviyoruz biz hanımlar..Hiç sıkılmadan bunlar için çokça vakit harcayabiliyoruz kimi zaman..ama nedense cild bakımlarında bunlar kadar vakit harcayamıyoruz pratik ve kolay olsun istiyoruz..İşte tamda bunun için size çok güzel bir önerim var ne kesenize bir zararı dokunuyor ne de çokça vakit alıyor:).iştee muhteşemm 3'lü...



Bepanthene merhem,Bepanthene Krem ve Bepanthene Plus..Bu muhteşem üçlünün faydası saymakla bitmez.Sivilcelere,cild kuruluğuna,lekelere kırışıklıklara,cild sarkıklığınına birebir gözle görülür farkedilir şekilde faydası var.Şimdi bu kurtarıcı üçlüyü nasıl kullanıcağımızı size anlatayım; Bepanthene kremi ve Bepanthene plusı cam küçük bir kavanoza tamamen boşaltıyoruz, Bepanthen merhemi ise sadece yarısını bu karşımımıza döküyoruz çünkü merhem fazla yağlı olduğundan dolayı kafi miktar yarımdır.Bu üçlüyü karıştırıyoruz.Sabah ve Akşam cildimize sürüyoruz ilk 1 hafta hergün sonraki haftalarda 3 veya 4güne düşürebilirsiniz.ilk başta kiminize sürerken biraz cıvık gelebilir ama inanın cild bunu hemen emiyor.Tabi bu uygulamanın iki karışımdan oluşan vazgeçilmez bir peelingi var onun da haftada 1 gün yapılması gerekiyor..O da....  



Mısır unu ve portakal suyu.. nasıl mı? 2 portakalı sıkıyoruz ve sıktığımız portakal suyuna 1 çorba kaşığı mısır ununu ekleyip karıştırıyoruz ve cildimize sürüp peeling yapıyoruz.Sonuç inanılmaz!:) Deneyin farkı sizde görüceksiniz inşAllah:)

7 Aralık 2011 Çarşamba

Zirveye Giden Yol ..sıkıcıydıı!!

Yakınlarda gittiğim bir filmi sizlerle paylaşmak istiyorum..Zirveye giden yol..konusu siyasetle ilgilidir kısaca şöyle; Ohio eyaletinde seçim kampanyaları oldukça çekişmeli geçmektedir ve başkanlık adayları mücadelede son aşamaya gelmişlerdir. Başkan Mike Morris 'in (George Clooney) kampanya basın sözcüsü olan Stephen Myers (Ryan Gosling) Morris'e sadık biçimde var gücüyle çalışırken, birden politik bir skandalın içene doğru çekildiğini fark eder. Şimdi bir karar verme sırası ondadır... bla bla bla...Tamamem fiyaskoydu.ilk yarıda çok durgun ilerledi film belki 2. yarıda film canlanmaya başlar ve daha heyecanlı ve akıcı bir hal alır diyerek izlemeye devam ettik ama umduğumuz sonucu alamadık..George Clooney bu filmde kendini harcamış bence.bu sıkıcı filmde sadece şu sonucu çıkartıyorsunuz; en üstteyken bir anda dibe vurabilirsiniz size yapılan çeşitli hileler ve şantajlarla ve dibe vurmuşken onların size kullandığı aynı ahlaksızlıkla karşılık vererek yine en zirveye çıkabilirisiniz..size bu yolu çok mubah birşeymiş gibi sunuyorlar gizliden bilinçaltınıza bunu yerleştiriyorlar..Kesinlikle tavsiye etmiyorum değerli zamanınıza ve kesenize yazık olurr...

6 Aralık 2011 Salı

Tatlı Bir Karı-Koca Dialoğu..




Eşimle nişanlıyken bayılırdık mailleşmeye..(belkide ben bayılırdım o da tüm nezaketiyle bu bayılmama güzel bir uslupla karşılığını verirdi..:p ) ikimizde güzel e-postlar hazırlayıp net olarak birbirimize paylaşamadığımız duygularımızı,evlilikle ilgili beklentilerimizi üstü kapalı bir şekilde güzel hikayelerle kıssalarla süsleyerek mailler yoluyla ifade ederdik ..bu biraz şu hesapta oluyordu bizim için kızım sana söylüyorum gelinim sen anla:)))) bu çok naif ve nezih bir yoldu bizim için..kırılmaca gücenmece olmuyordu.. bu yolu tüm evlenicek olan arkadaşlarıma samimiyetle öneriyorum:))) o maillerden birini sizlerle paylaşmak geldi şuan içimden..karı ve kocanın birbirine olan vazifeleri ve o vazifelerden aldıkları eşsiz dereceler tabi sabır olmadan da olmuyor arkadaşlar..tabi bunu önce kendi nefsime sonra size söylüyorum:) İşte tatlı diyaloğumuz tamda burada başlıyor......


Ali: Fatıma hanım, müsaadenizle size bazı hususları hatırlatmak istiyorum; inşaallah faydalı olur.

Fatıma: Buyurun.

Ali: Her şeyden önce bir ayetle başlamak istiyorum sözlerime. Kur'an-ıKerim'in bir ayet-i kerimesinde şöyle buyurmaktadır Rabbimiz: "Erkekler kadınların üzerinde, sorumlu yöneticilerdir. Bu da Allah'ın onların bazısını (yani erkekleri) bazısına (yani kadınlara) üstün kıldığıiçindir..." (Nisa, 34)

Fatıma: Yani siz bu âyetle erkeklerin kadınlardan her yönden üstün olduğunu mu ispatlamaya çalışıyorsunuz?

Ali: Öyle değil mi?

Fatıma: Hayır ben buna katılmıyorum. Benim bildiğim ve öğrendiğim kadarıyla bundan maksat şudur (Rabbim herkesten daha iyi bilir): Kadınlarda duygusallık yönünün güçlü, erkeklerde ise zayıf olması, artıerkeklerde tedbir yönünün güçlü olması nedeniyle müşterek hayatta tedbir ve yönetim yetkisi erkeklere verilmiştir. Yoksa her yönden bir erkeğin kadına üstünlüğü demek değildir. Yani anlayacağın erkeklerin sorumluluğu daha fazladır. Ama manevî yönden kadın ve erkeğin birbirine hiçbir üstünlüğü ve ayrıcalığı yoktur. Hangisinin takvası ve salih amelleri daha fazla olursa, o daha üstündür.

Madem sen bana âyet okudun, müsadenle bir âyet de ben okuyayım sana. Tahrim suresinin 11. âyetinde buyuruyor ki:

"Allah iman edenlere Firavun'un karısını örnek olarak verdi. Hani demişti ki; "Rabbim, bana kendi katında, cennette bir ev yap, beni Firavun'dan ve onun yaptıklarından kurtar ve beni o zalimler topluluğundan da kurtar."

Ali: Bu ayetle ne demek istiyorsun sen?

Fatıma: Şunu demek istiyorum; Allah-u Teala bu ayette, mu'mine bir hanım olan Hz. Asiye'yi kadın erkek bütün mu'minlere örnek olarak göstermektedir; ya!

Ali: Peki şu hadis-i şerife ne diyeceksin bakalım?! Allah Resulü (s.a.a) buyuruyor ki: "Kadının boynunda en büyük hak sahibi olan kocasıdır; erkeğin boynunda en büyük hak sahibi olan da annesidir." (Kenz-ül Ummâl, Hadis: 44771)

Fatıma: Sen annelerin de bir kadın olduğunu unuttun galiba! Müsaade et buna bir hadis de ben ekleyeyim:

"Adamın birisi Resulullah Efendimize gelerek: "Ya Rseulallah kime iyilik edeyim? diye sorunca Allah Resulü "Annene" buyurdu. Adam tekrar sordu: "Sonra kime?" Allah'ın Resulü (s.a.a) yine "Annene" cevabınıverdi. Üçüncü kere sordu; Allah Resulü yine "Annene" buyurdu. Dördüncü kere sorunca bu sefer "Babana" diye cevap verdi Resul-i Kibriya Efendimiz (s.a.a). (El-Kâfi C.2, S.159)

Yine "Cennet annelerin ayaklarının altındadır" hadisini de mutlaka biliyorsundur!

Ali: Efendimiz'in şu hadisi de kulağına küpe olsun Fatıma hanım!

"Yazıklar olsun o kadın'a ki kocasını öfkelendirsin ve ne mutlu o kadına ki kocası ondan razı olsun." (Bihâr-ül Envâr) C. 103, S.246)

Buna ne diyeceksin Fatıma hanım!

Fatıma: Ne diyebilirim ki, Efendimizin buyruğudur ve emri başımızın üstüne! Ancak senin de şu hadisi bilmeni isterim Ali bey:

Şöyle buyurmuştur Allah'ın Habibi (s.a.a.):

"Sizin en iyiniz hanımına karşı en iyi olanınızdır. Hanımlarına karşı en iyi olanınız da benim." (El-Vâfi, C.3, S.117)

Yine şöyle buyurmuştur. İmanı en kâmil olan mu'min, ahlakı en güzel olan ve ailesine en yumuşak davranandır; sizin en iyiniz hanımlarına karşı en iyi olanlarınızdır." (Bihâr-ül Envâr, C.100, S. 224)

Yine buyurmuştur: "Mu'min bir kimse Allah'a karşı olan takvadan sonra , sâliha bir eşten daha hayırlı bir şey elde edemez." (Kenz-ül Ummâl, Hadis: 44410)

Yine buyurmuştur: "Saliha bir eş, erkeğin saadetindendir." (El-Kâfi, C.5, S.327)

Devam edeyim mi Ali bey?!

Ali: Dur sıra bende! Şu hadislere dikkatini çekerim Fatıma hanım; sonra bilmiyordum deme!

Buyuruyor ki Efendimiz (s.a.a): "Lanetlidir, lanetlidir o kadın ki kocasına eziyet edip üzsün; saadetlidir, saadetlidir o kadın ki kocasına saygılı olup ona eziyet etmesin ve bütün durumlarda ona itaat etsin." (Bihâr-ül Envâr, C.103, S.253)

Yine buyuruyor ki (s.a.a): "Eğer bir kimsenin bir hanımı olur da, o hanım kendisine eziyet ederse, Allah onun namazını ve hiçbir iyi amelini kabul etmez; ona yardım edip onu kendinden razı kılıncaya kadar; bütün ömrünü oruç ve gecelerini ibadetle geçirse ve mallarınıAllah yolunda infak etse dahi ve böyle bir kadın ateşe ilk giren(lerden) olur." (Vesail, C.14, S.116)

Fatıma: Evet amenna, ama hadisin devamını da okusana!

Ali: Devamı da mı var?! Nereden biliyorsun?

Fatıma: Evet; bunları sadece siz mi biliyorsunuz sandın? Hamdolsun Allah'a artık mu'mine kadınlar da her gün geçtikçe daha bir bilinçlenmeğe ve Allah'ın dinini en güzel şekilde öğrenmeğe gayret gösteriyorlar!

Ali: Allah bilginizi artırsın.

Fatıma: Amin! Cümlemizin.

Ali: Peki nedir hadisin devamı?

Fatıma: Devamı şöyledir: "Erkek de hanımına eziyet ve zulüm ederse, onun için de aynı vebal ve azap söz konusudur..." (Vesâil, C.14, S.116)

Ali: Şu hadise karşılık verebilecek misin acaba, onu merak ediyorum?Şöyle buyuruyor: "(Alemde) en kötü şey, kötü kadındır." (Müstedrek-ül Vesâil, C.2, S.533)

Fatıma: Dinle o zaman: "Saliha bir kadın, bin tane salih olmayan erkekten daha hayırlı ve üstündür" buyurmaktadır Efendimiz(s.a.a). (Vesâil, C.14, S.123)

Bu meyanda az önce verdiğim ayeti de unutmamışsındır herhalde.

Ali: Subhanellah! Neyse burayı geçelim!

Fatıma: Geç bakalım!

Ali: Yeri gelmişken bilmiyorsan eğer, şu hadisi de bilmeni isterim doğrusu.

Fatıma: Tabi ki, niye olmasın! Vazifelerimizi ne kadar iyi öğrenirsek, Allah'ın izniyle o kadar daha iyi onları yerine getirmeğe gayret gösteririz. Seni dinliyorum.

Ali: Evet şöyle okudum bir hadis-i şerifte "Bir kimsenin bir hanımıolur da onunla anlaşmaz, Allah'ın verdiği rızka kani olmaz ve kocasına zorluk çıkararak onu güç yetiremediği bir şeye mecbur ederse, Allah o kadının, kendisini cehennem azabından koruyacağı hiçbir iyi amelini kabul etmez ve bu huyuna devam ettiği müddetçe Allah ona gazap eder." (Vesâil, C.14, S.116)

Fatıma: Evet güzel bir hadistir; İnşaallah Rabb'im beni ve bütün sâliha kadınları ona amel etmeğe muvaffak kılar. Ancak sana da bazı hadisleri hatırlatmada yarar görüyorum Ali bey.

Şöyle buyuruyor: "Kadınlara ancak değerli kimse saygı gösterir ve onları ancak âdi kimseler aşağılar." (Nehc-ül Fesâha, S.318, Hadis: 1520)

Yine buyurmuştur: "En iyi erkeklerinizden olanlar, takvalı, (içi ve dışı) temiz, eli açık, hain gözlere sahip olmayan, anne babasına iyilik eden ve ailesini başkalarının umuduna bırakmayan kimselerdir. En kötü erkeklerinizden olanlar ise yalancı, cimri, küfürbaz, (kazandığını)yalnız başına yiyen, misafiri reddeden, eşini ve hizmetçisini döven, ailesini başkalarının umuduna bırakan ve anne babasına haksızlık edenlerdir." (Vesâil C.14, S.18)

Bir hadisi de ekleyip sözü tekrar sana bırakacağım; buyuruyor ki: "Herhangi bir erkek hanımına (haksız yere) bir tokat atarsa, Allah azap meleği olan Malik'e cehennemde ona yetmiş tokat atmasını emreder..." (Tabi ki bunların hepsi tevbe etmeyip de helâllik almayan kimseler içindir.) (Müstedrek-ül Vesâil, C.2, S.55)

Ali: Peki Fatıma hanım, sen bir kocanın eşinin üzerinde olan haklarını biliyor musun?

Fatıma: Anlatırsan sevinirim.

Ali: Benim başım gözüm üstüne; yeter ki sen böyle şeyleri anlatmayıbenden iste! Bak Efendimiz (s.a.a.) bu hususta şöyle buyurmaktadır: "Erkeğin, hanımının üzerindeki hakkı, ışığı yakması (eskiden bunun külfetli bir iş olduğu malumdur), yemek yapması, eşi eve geldiğinde kapı ağzında onu karşılayıp ona "Hoş geldin" demesi, abdest aldığında ona kap ve kurulayıcı mendil-havlu takdim etmesi ve mazereti olmadan onun isteğini reddetmemesi." (Mekârim-ül Ahlak, S.246)

Bir diğer hadiste şöyle buyuruyor Allah'ın Resulü (s.a.a): "..Sizin hanımlarınızın üzerinde birtakım haklarınız vardır, onların da sizin üzerinizde. Sizin bazı haklarınız "Yabancı kimselerle gayri meşru ilişkilerde bulunmamaları, iyi şeylerde size itaatsizlik etmemeleridir. Bunlara dikkat ettiklerinde güzel bir şekilde onların rızkını ve giyeceklerini temin etmeniz gerekir. Ayrıca onları dövmeyin de." (Bihâr-ül Envâr, C.100, S.245)

İşte bunlar söz konusu haklardan bazı önemli olanları.

Fatıma: Allah razı olsun. Fakat bir hatırlatma olarak sizin de şu hadisi şerifleri dikkate almanızı isterim.

Şöyle buyuruyor: "Kadının kocasının üzerindeki hakkı, onun karnınıdoyurması, onu giyindirmesi ve ona surat asmamasıdır." (Bih1âar-ül Envâr, C.103, S.254)

Diğer bir hadiste, kadının kocasının boynundaki hakkı sorulduğundaşöyle buyurmuştur: "Karnını doyurması, onu giyindirmesi (yani ihtiyaçlarını gidermesi) ve bir hata yaptığında onu affetmesidir." (El-kâfi, C.5, S.510)

Bir diğer hadiste ise bir erkeğin evinde ve ailesine karşı sahip olmasıgereken hasletler şöyle sıralanmıştır; "Güzel bir davranış, ölçülü birşekilde onlara karşı geçim imkanlarını sağlaması ve onları manevi tehlikelerden koruyacak bir hamiyet." (Tuhef-ul Ukul, S.322)

Hz. Ali'den (a.s) de şöyle nakledilmiştir: "Kadınlara karşı her halükarda müdara edin, onlarla güzel bir şekilde konuşun ki onlar da davranışlarını size karşı güzelleştirsinler." (Bihar-ul Envar, C.100, S.223)

Bir hadiste de şöyle buyurmaktadır: "Kim kendi ailesine iyi davranır, onlara iyilikte bulunursa, Allah ömrünü uzatır." (El-Hisal, S.88)

Ali: Peki Fatıma hanım sen şu hadisleri duydun mu hiç?

"Bir kadın yedi gün kocasına (Allah rızası için) hizmet ederse, Allah onun yüzüne cehennemin yedi kapısını kapatır ve cennetin sekiz kapısınıaçar ki hangisinden isterse içeriye girsin." (Vesail, C.14, S.123

"Bir kadın kocasına bir içim su verirse, onun için gündüzleri oruç ve geceleri ibadetle geçen bir yılın ibadetinden daha hayırlı olur. Ayrıca verdiği her suyun karşılığında Allah onun için cennette bir şehir kurar ve altmış hatasını bağışlar." (Vesail, C.14, S.123)

Hz. Ali (a.s) de şöyle buyurmaktadır: "Kadının cihadı, eşine karşıvazifelerini en güzel şekilde yerine getirmesidir." (Bihâr-ül Envâr, C.100, S.252)

Ümm-ü Seleme annemiz (r.a) de Resulullah'a (s.a.a) kadınların eşlerine ettikleri hizmete karşılık alacakları fazilet ve sevabı sorunca, şöyle buyurdular: "Bir kadın, eşinin evinde sırf ıslah niyetiyle bir şeyi bir yerden bir yere kaldırıp koyarsa, Allah ona (rahmet gözüyle) bakar ve Allah (rahmet gözüyle) baktığı kimseyi azap etmez." (Bihâr-ül Envâr, C.103, S.251)

Evet Fatıma hanım, artık ona göre!

Fatıma: Ne güzel! Yeter ki Rabb'im bu mükafatlara bizi layık kılsın. Ben de seni mutlu etmek için şu hadisleri takdim etmek istiyorum huzur-u âlinize Ali bey!

Şöyle buyuruyor Efendimiz (s.a.a.): "Ancak sıddık veya şehid yada Allah'ın kendisi için dünya ve âhiret hayrını dilediği erkek ailesine hizmet eder." (Bihâr-ül Envâr, C.14, S.123)

Yine şöyle buyurmuştur: "Hiç şüphesiz bir erkek hanımının ağzına verdiği bir lokmadan ötürü (dahi) mükafatlandırılır." (El-Meheccet-ül Beyza, C.3, S.70

Bir başka hadiste: "Erkek eşine verdiği bir içim suya karşılık (dahi) mükafatlandırılır" buyuruyor. (Kenz-ül Ummâl, Hadis: 44435)

Ve bilahâre şöyle buyurmaktadır: "Aileye hizmet etmek kebire (büyük) günahların keffareti sayılır ve Allah'ın gazabını söndürür." (Cami-ül Ahbar S.276)

Ali: Şunu da biliyor musun ki? "Ailesinin geçimini (helâlden) sağlamak için çalışan, zahmet çeken kimse Allah yolunda cihad eden gibidir" buyrulmaktadır hadiste. (Vesâil, C.12, S.43)

Fatıma: Evet çok şükür biliyorum ve şunu da biliyorum ki Allah Resulü (s.a.a.) Ümm-ü Seleme anamıza buyurmuştur ki, "Bir kadın hamile kalıp (bunun zorluklarına sabrettiğinde) canıyla, malıyla Allah yolunda cihad eden kimsenin sevabına hak kazanır; doğum yaptığında ise ona şöyle denilir: "Günahların bağışlandı, artık amellerine yeniden başla". Çocuğuna süt vermeğe başladığında, her defa verdiği süt için İsmail oğullarından bir köle azat etmenin sevabını kazanır." (Bihar-ül Envar, C.103, S.251)

Zaten yukarıda senin verdiğin bir hadiste bunu ifade ediyordu: "Kadının cihadı, eşine karşı vazifelerini en güzel şekilde yerine getirmesidir."

Ali: Neyse söz uzadı! Son bir şeyi de hatırlatıp bitirmek istiyorum sözümü; fakat buna bir karşılık verebileceğini sanmıyorum Fatıma hanım!

Fatıma: Buyur, söyle bakalım; göreceğiz!

Ali: Yine Efendimiz'in güzel bir-iki sözüdür bunlar; şöyle buyuruyor: "Kim hanımının kötü ahlakına sabrederse ve bunu sırf Allah rızası için yaparsa, Allah ona sabrettiği her gece ve gündüze karşılık Hz. Eyyub'a (sabrına karşılık) verdiği sevabı verir. O kötü huylu kadına da her gece ve gündüze karşılık kumların sayısı kadar vizr-u vebal yazılır." (Sevab-ul A'mal, S.339)

Yine şöyle buyuruyor: "Kim kötü ahlaklı hanımının huyuna sabrederse ve bunu ilahi mükâfat niyetiyle yaparsa, Allah ona şükredenlerin sevabınıverir." (Kısâr-ül Cümel, C.1, S.289)

Hadi bakalım, buna karşılık bir söyleyecek bir sözün var mı?!

Fatıma: Yoksa olmadığını mı zannediyorsun?! Bu din adalet dinidir Elhamdulillah. Hiçbir kimsenin hakkını zayi etmez. Evvela az önce söylemiş olduğun hadisten dolayı Allah'a sığınırım. Rabb'im bana ve bütün mû'mine hanımlara, öyle durumlara düşmemek ve o korkunç veballeri hak etmemek için yardımcı olsun. Eşlerine karşı vazifelerini en güzelşekilde yerine getiren ve İslamî ahlâkı bütün boyutlarıyla kendine prensip edinen saadetli kadınlardan eylesin. Karşılık dediğin şeye gelince madem istedin, o halde dinle, bak ne buyuruyor Efendimiz (s.a.a.):

"Kim kocasının kötü ahlakına sabrederse, Allah ona Hz. Asiye bint-i Müzahim'in sevabını verecektir (Firavun'un kötü ahlakına sabrettiği için)." (Bihar-ül Envar, C.103, S.247)

Evet bu da senin son cevabın. İnşaallah Allah ne seni öyle bir sabra mecbur eder, ne de beni böyle bir sabra. Rabb'im sonumuzu hayırlıkılsın.

Ali: Amin!


Dipnot: cümlemiz için Aminnnnn!!



5 Aralık 2011 Pazartesi

Muharrem Ayı Ve Aşure Günü



Uzun bir aradan sonra bloğuma tekrardan hoşgeldimmm:))) aslında bu kadar uzun bir ara vermeği bende istememiştim ama dünya hayatı telaşı insanı zaman zaman alıkoyuyor yapmak istediklerinden..neyse ilk yazımız hayırlı bir başlangıca vesile olucak inş..diyerek mubarek günümüzün anlam ve önemine değinelim..

<>Bugüne "Âşura" denmesinin sebebi, Muharrem ayının onuncu gününe denk geldiği içindir. Hadis kitaplarında geçtiğine göre ise, bu güne bu ismin verilmesinin hikmeti, o günde Cenâb-ı Hak on peygamberine on değişik ikram ve ihsan ettiği içindir. Bu ikramlar şöyle belirtilmektedir: 1. Allah, Hz. Musa'ya (a.s.) Âşura Gününde bir mucize ihsan etmiş, denizi yararak Firavun ile ordusunu sulara gömmüştür. 2. Hz. Nuh (a.s.) gemisini Cûdi Dağının üzerine Âşura Gününde demirlemiştir. 3. Hz. Yunus (a.s.) balığın karnından Âşura Günü kurtulmuştur. 4. Hz. Âdem'in (a.s.) tevbesi Âşura Günü kabul edilmiştir. 5. Hz. Yusuf kardeşlerinin atmış olduğu kuyudan Âşura Günü çıkarılmıştır. 6. Hz. İsa (a-s.) o gün dünyaya gelmiş ve o gün semâya yükseltilmiştir. 7. Hz. Davud'un (a.s.) tevbesi o gün kabul edilmiştir. 8. Hz. İbrahim'in (a.s.) oğlu Hz. İsmail o gün doğmuştur. 9. Hz. Yakub'un (a.s.), oğlu Hz.Yusuf'un hasretinden dolayı kapanan gözleri o gün görmeye başlamıştır. 10. Hz. Eyyûb (a.s.) hastalığından o gün şifaya kavuşmuştur.(2) Hz. Âişe'nın belirttiğine göre, Kabe'nin örtüsü daha önceleri Âşura gününde değiştirilirdi. İşte böylesine mânalı ve kudsî hâdiselerin yıldönümü olan bu mübarek gün ve gece, Saadet Asrından beri Müslümanlarca hep kutlana gelmiştir. Bugünlerde ibadet için daha çok zaman ayırmışlar, başka günlere nisbetle daha fazla hayır hasenatta bulunmuşlardır. Çünkü, Cenab-ı Hakkın bugünlerde yapılan ibadetleri, edilen tevbeleri kabul edeceğine dair hadisler mevcuttur. Âşura Gününde ilk akla gelen ibadet ise, oruç tutmaktır. Muharrem ayı ve Âşura Günü, Ehl-i Kitap olan Hıristiyan ve Yahudiler tarafından da mukaddes sayılırdı. Nitekim, Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam Medine'ye hicret buyurduktan sonra orada yaşayan Yahudilerin oruçlu olduklarını öğrendi. "Bu ne orucudur?" diye sordu. Yahudiler, "Bugün Allah'ın Musa'yı düşmanlarından kurtardığı Firavun'u boğdurduğu gündür. Hz. Musa (a.s.) şükür olarak bugün oruç tutmuştur" dediler. Bunun üzerine Resulullah Aleyhissalâtü Vesselam da, "Biz, Musa'nın sünnetini ihyaya sizden daha çok yakın ve hak sahibiyiz" buyurdu ve o gün oruç tuttu, tutulmasını da emretti.(3) Aşûra günü yalnız ehl-i kitap arasında değil, Nuh Aleyhisselâmdan itibaren mukaddes olarak biliniyor, İslam öncesi Cahiliye dönemi Arapları arasında İbrahim Aleyhisselâmdan beri mukaddes bir gün olarak biliniyor ve oruç tutuluyordu. Bu hususta Hazret-i Âişe validemiz şöyle demektedir: "Âşûrâ, Kureyş kabilesinin Cahiliye döneminde oruç tuttuğu bir gündü. Resulullah da buna uygun hareket ediyordu. Medine'ye hicret edince bu orucu devam ettirmiş ve başkalarına da emretti. Fakat Ramazan orucu farz kılınınca kendisi Âşûrâ gününde oruç tutmayı bıraktı. Bundan sonra Müslümanlardan isteyen bugünde oruç tuttu, isteyen tutmadı." 'Buhari, Savm: 69. O zamanlar henüz Ramazan orucu farz kılınmadığı için Peygamberimiz ve Sahabileri vacip olarak o günde oruç tutuyorlardı. Ne zaman ki, Ramazan orucu farz kılındı, bundan sonra Peygamberimiz herkesi serbest bıraktı. "İsteyen tutar, isteyen terk edebilir" buyurdu.(4) Böylece Âşura orucu sünnet bir oruç olarak kalmış oldu. Âşura orucunun fazileti hakkında da şu mealde hadisler zikredilmektedir. Bir zat Peygamberimize geldi ve sordu:<><><><> 
"Ramazan'dan sonra ne zaman oruç tutmamı tavsiye edersiniz?" Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam, "Muharrem ayında oruç tut. Çünkü o, Allah'ın ayıdır. Onda öyle bir gün vardır ki, Allah o günde bir kavmin tevbesini kabul etmiş ve o günde başka bir kavmi de affedebilir" buyurdu.(5) Yine Tirmizi’de de geçen bir hadiste Peygamberimiz şöyle buyurmuşlardır: "Âşura Gününde tutulan orucun Allah katında, o günden önce bir senenin günahlarına keffaret olacağını kuvvetle ümit ediyorum."(6) "Ramazan ayından sonra en faziletli oruç, Allah'ın ayı olan Muharrem ayında tutulan oruçtur”(7) hadis-i şerifi ise, bu günlerde tutulan orucun faziletini ifade etmektedir. Bu hadisin açılamasında İmam-ı Gazali, "Muharrem ayı Hicrî senenin başlangıcıdır. Böyle bir yılı oruç gibi hayırlı bir temele dayamak daha güzel olur. Bereketinin devamı da daha fazla ümit edilir" demektedir. Gerek Yahudilere benzememek, gerekse orucu tam Âşura Gününe denk getirmemek için, Muharrem'in dokuzuncu, onuncu ve on birinci günlerinde oruç tutulması tavsiye edilmiştir. Bu mânâdaki bir hadisi İbni Abbas rivayet etmektedir. Bunun için, müstehap olan, aşure Gününü ortalayarak, bir gün önce veya bir gün sonra oruç tutmaktır. Bu günde oruçtan başka hayır, hasenat ve sadaka gibi güzel âdetlerin de yaşatılması isabetli ve yerinde olacaktır. Herkes imkânı nisbetinde ailesine, akraba ve komşularına ikramda bulunur; bugünlerin faziletini bildiren hâdiseleri hatırlayarak ihsanda bulunursa şüphesiz sevabını kat kat alacaktır. Bilhassa, Peygamberimiz, mü'minin aile efradına Âşura Gününde her zamankinden daha çok ikramda bulunmasını tavsiye etmiştir. Bîr hadiste şöyle buyurular: "Her kim Aşura Gününde ailesine ve ev halkına ikramda bulunursa, Cenab-ı Hak da senenin tamamında onun rızkına bereket ve genişlik ihsan eder."(9) Bu aile mefhumunun içine akrabalar, yetimler, kimsesizler, konu komşular da girmektedir. Fakat, bunun İçin fazla külfete girmeye, aile bütçesini zorlamaya lüzum yoktur. Herkes imkânı ölçüsünde ikram eder.
<><>
Bugüne özel bir dua vardır.Bu duayı bugün 3 kez okuyan ölümden de emin kılınır. Şihâbüddîn-i Sühreverdî hazretleri buyuruyor ki: "Her kim bu duayı Aşure Günü (Muharrem ayının 10. günü), 3 defa okursa, ölümden de emin kılınır. Zira o sene ölüm mukadder olan kimseye, bu duayı bir vesile ile okumak nasip olmaz." "Elhamdülillâhi Rabbi'l-âlemîn. Vassalâtü vesselamü alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ âlihî ve sahbihî ecmaîn. Allahümme ente'l-ebediyyü'l-kadîm, el-hayyü'l-kerim, el-hannân, el-mennân. Hâzihî senetün cedidetün. Es'elüke fihe'l'ismete mineşşeytanirracîm,vel avne alâ ve'
<>


<>hâzihinnefsi'l-emmâreti bissûi<><> ve'I-iştiğâle bimâ yukarribünî ileyke, yâ ze'l-celâli<><><>
<>l-ikrâm, birahmetike yâ erhamerrâhimîn.<><><><><><>
Ve sallallahu ve selleme alâ seyyidinâ ve nebiyyinâ Muhammedin ve

<><><>
alâ âlihî ve sahbihî ve ehl-i beytihî ecmaîn.

1 Kasım 2011 Salı

Duasıdır Evliliğin Kanunu..



Evlenmek ;
Kız için ebedi hicret
Erkek için hicret sahibi olmak demektir.
Aynı yastıkta
Dertleri neşeleri huzurları ve Aşkları bir bardakta ki su gibi şeffaf
görmektir
Ve her yudumunda şükretmektir aynı bardaktan kandığın için
Şükretmektir hicret sahibi olduğun için
Şükretmektir o kutlu hicreti yerine getirdiğin için..
Ellerinin nasırlaşmasıdır aynı yuva için duâ etmekten
Gönüllerin her dem baharı bulmasıdır
Her dem bir cennetin kapısını dilenci gibi çalmaktır.
Ebedî rızayı yaşarak iktiran etmektir.
Kalpler mukabil olduğunda yürekten çok şükür demektir
Ve pencere önünde o gelmeden başlamamaktır hayata…
Ve rahmetin ummanında iki damla olmaktır…Evlilik.
Bu eskimiş dünyada yeniliktir yenilmeyen ebedi hayata.
Aile çatısının virâne olduğu günümüzde nahoşlukların inadına Gül çiçeği gibi olup kokusunu salmaktır bataklığa…
Yılmamaktır..sevgiyle sebatla sarılmaktır birbirinine..ahdevefayla sevgiyle kusurları hataları örtüp düzeltmektir derin yaralar açmadan pansuman yapar gibi incitmeden..önce kendi nefsine söylemektir bunları sonra karşındakine anlatmaktır..Eş  bir yol arkadaşıdır sana Mevlamın verdiği kutlu bir hediye..2 oda 1 salondur bütün ömrün hikâyesi…






31 Ekim 2011 Pazartesi

Dua ile..




Şuan farid farjad'ın Nefrin'i dinlerken gözlerim dalıp gidiyor uzaklara...Ruhum hem hüzünleniyor hemde coşuyor..bugun bir burukluk var nedense yüreğimde..Diyorum ki iyiki Mevlam var..içimi gönlümü duygularımı bilen anlayan..yoksa çok zor bazı zamanlar insanın kendini ifade etmesi..duygularına tercüman olucak pek söz bulunamıyor çünkü bazen..işte ozaman şu mubarek dua dökülüyor dilimden..Kalplerimizi açan genişleten sevindiren İnşirah suresi.. 

'Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla
1.Biz, senin göğsünü yarıp-genişletmedik mi?
2.Ve yükünü indirip-atmadık mı?
3.Ki o, senin belini bükmüştü;
4.Senin zikrini (şanını) yüceltmedik mi?
5.Demek ki, gerçekten zorlukla beraber kolaylık vardır.
6.Gerçekten güçlükle beraber kolaylık vardır.
7.Şu halde boş kaldığın zaman, durmaksızın (dua ve ibadetle) yorulmaya-devam et.
8.Ve yalnızca Rabbine rağbet et'



Allahım bu ayetlerin, bu senin eşsiz sözlerin ne güzeldir!!! Sen Yalnızca sana yönelenlerden eyle bizi..Yalnızca seninle sırrını paylaşanlardan eyle bizi..Tüm sevgisini sana verenlerden ..Senin razı olduklarından, senden razı olanlardan eyle bizi..

DUA sevgiliye yazılmış bir mektup gibidir,Zarfin icine yuregini koyanın DUAsi kabul edilir..Slm ve DUA ile..

25 Ekim 2011 Salı

Başlıksız...

Kalbim buruk yine daha doğrusu kalplerimiz buruk yine...üst üste geldi acı olaylar..kederli bir sessizliğe boğuldu ruhum..Mevlam Van'da ki tüm kardeşlerimizin yar ve yardımcısı olsun, değerli kayıpları için Rabbim onlara dayanma gücü versin, kalplerini ferahlatsın..Bu depremde bir yunus vardı ki beni göz yaşlarına boğdu...kurtarılırken gözleri hayata sımsıcak bakan küçük vanlı kardeşimiz..kendisine çıkartan ekipteki amcalarına ilk iş saati sormuştu, "Akşam 10" cevabını alınca da "Eyvah çok geç olmuş babama söylemeyin" demişti yunus..Umut olmuştu herkese çıkarılışı.. Çıkarıldıktan sonra hastaneye kaldırılırken iç kanamadan vefat etti..Dokuz çocuktan sekizinciydi ailesinin tek kaybıydı..  babası eğer internet kafeye gitmeseydi evde olsaydı belkide...demişti acıyla.. Demekki Mevlam o küçük kardeşimizi bizlerden daha çok sevmişti..Ve onu olduğu yerden daha hayırlı huzurlu ebedi bir mekana almak istemişti..Mevlam rahmet eylesin onunla birlikte 366 vanlı kardeşimize..

20 Ekim 2011 Perşembe

ŞeHaDeT..

Dün Hakkari de yaşanan acı olaylardan sonra ne diyeceğimi ne söyliyeceğimi bilemiyorum..kelimeler kifayetsiz ve sönük kalıyor..Ve bu esnada Saidi Nursi hazretlerinin  iç rahatlatan ruhu teskin eden şu cümlesi geliyor aklıma  'Zalimler için Yaşasın CEHENNEM!!!'
İşte asıl kazananlar şehitler.. onlar ne kutlu ve kıymetli mubarek seçilmiş kişiler ki Mevlam onlara peygamberlerden sonra en kıdemli dereceleri layık görmüş..onları ayetlerle hadislerle müjdelemiş..

Ayetlerden:

1. "Eger Allah yolunda öldürülürseniz veya ölürseniz, Allah'in size lütfedecegi magfiret ve rahmet onlarin biriktirdiklerinden daha hayirlidir. Andolsun, ölseniz de öldürülseniz de muhakkak ki Allah'in huzurunda toplanacaksiniz." (Ali Imran, 3/157-158)

2. "Allah yolunda öldürülenleri ölüler sanmayin. Aksine onlar diri olup Rableri katinda riziklandirilmaktadirlar. Allah'in lütfundan kendilerine vermis olduklariyla sevinç içindedirler ve arkalarindan henüz onlara kavusmamis olanlari, kendilerine bir korku olmayacagi ve üzülmeyecekleri üzere müjdelerler." (Ali Imran, 3/169-170)
3. "... Süphesiz hicret edenlerin, yurtlarindan çikarilanlarin, benim yolumda kendilerine eziyet edilenlerin, çarpisanlarin ve öldürülenlerin kötülüklerini örtecek ve kendilerini altindan irmaklar akan cennetlere sokacagim. Bu Allah katindan bir karsiliktir. Karsiligin en güzel olani Allah katindadir." (Ali Imran, 3/195)

4. "Allah yolunda öldürülenlere 'ölüler' demeyin. Aksine onlar diridirler ancak siz fark edemiyorsunuz." (Bakara, 2/154)

5. "O halde, dünya hayatini ahiret hayati karsiliginda satanlar, Allah yolunda çarpissinlar. Kim Allah yolunda çarpisir sonra öldürülür veya üstün gelirse ona büyük bir ecir verecegiz." (Nisa, 4/74)

6. "Allah, Allah yolunda çarpisip öldüren ve öldürülen mü'minlerden, karsiligi cennet olmak üzere, mallarini ve canlarini satin almistir. Bu O'nun üzerine, Tevrat, Incil ve Kur'an'da vadedilmis olan bir haktir. Allah'tan daha çok ahdine vefa gösterebilen kim vardir? Su halde yapmis oldugunuz bu alisverisinizden dolayi sevinin. Iste büyük kurtulus budur." (Tevbe, 9/111)

7. "Allah yolunda hicret edip sonra öldürülen veya ölenlere gelince; Allah onlari muhakkak güzel bir rizikla riziklandiracaktir. Süphesiz Allah rizik verenlerin en hayirlisidir." (Hacc, 22/58)

8. "inkâr edenlerle (savasta) karsı karsıya geldiginizde hemen boyunlarını vurun. Sonunda onlari yenik düsürüp üstünlük sagladıgınızda (esirleri) sıkı baglara baglayın. Artık bundan sonra ya lütufta bulunu(p serbest birakı)n veya fidye karsılıgı salıverin. Savas agirliklarini birakincaya kadar (böyle sürdürün). Iste böyle. Allah dileseydi onlardan öç alirdi. Ancak sizi birbirinizle imtihan etmek için (böyle emrediyor). Allah yolunda öldürülenlerin ise (Allah) amellerini bosa çikarmayacak." (Muhammed, 47/4)

  Hadislerden:


1. Resulullah (s.a.s.) mealen söyle buyurmaktadir: "Allah (c.c.), yolunda cihad için çikan kimseye kefildir. Kim sadece benim yolumda cihad etmek ve bana iman ettigi ve peygamberlerimi tasdik ettigi için evinden ayrilirsa, bu kimse onu cennete koyacagimi veya elde edecegi mükafatiyla evine çevirecegimi garanti etmis olur."

2. "Muhammed'in nefsi kudret elinde olan Allah'a yemin ederim ki, Allah yolunda alinan herhangi bir yara kiyamet gününde ayni sekilde görülecek. Rengi kan renginde ve kokusu misk kokusunda olacaktir." (Buhari, Müslim)

3. "Muhammed'in nefsi kudret elinde olan Allah'a yemin ederim ki, eger Müslümanlar için zorluga sebep olmasaydim, Allah yolunda cihad eden hiçbir müfrezeden geri kalmazdim." (Buhari, Müslim)

4. "Muhammed'in nefsi kudret elinde olan Allah'a yemin ederim ki, isterdim ki Allah yolunda cihad edip öldürüleyim, sonra yine cihad edip öldürüleyim, sonra yine cihad edip öldürüleyim." (Buhari, Müslim)

5. "Sehit öldürüldügünde, sizden birinin pirenin isirmasindan duydugu rahatsizlik kadar rahatsizlik duyar." (Tirmizi, Nesai ve Darimi rivayet etmistir.)

6. Sehl ibnu Hanif (r.a.)'den Resulullah (s.a.s.)'in söyle dedigi rivayet edilir: "Allah Teala'dan samimiyetle sehadeti talep eden kimse yataginda ölse de Allah onu sehitler makamina ulastiracak." (Ebu Davud, Müslim, Tirmizi, Nesai ve Ibnu Mace) '


Bizden selam olsun o mubareklere!!! Rabbim şefaatlerini bizlere de nasip etsin ve bizleride şehitlik makamında yanına kabul eylesin!!!

15 Ekim 2011 Cumartesi

Hu Hu:)

Kendi cumhuriyetime tekrardan hoşgeldim:)))) Bu lafı seviyorum insanın kendine has duyguları yazabiliceği dökebileceği ona özel bir sayfası olması mükemmel! Ben bu işi sevmeye başladım:) Müziğimi de açtım sonuna kadar ohhhh benden keyiflisi yokkk:) Şuan 'hurts'ın wonderful life'ını dinliyorum ve ben bu şarkıya seviyorum:) 'Depeche mode' hayranı bi kimse olarak bu grubun da tarzına biraz onlara benzetiyorum. Yani keyifler pek bir yerinde.Akşama çaya misafirlerimiz var eşimin arkadaşlarını ve hanımlarını ağırlıycaz inş.Bu arada bitanecik eşime sevgi ve selamlarımı iletiyorum:).Akşama misafir ağılıycak bir kimse olarak nedense şuan pek bir rahatım telaş yok panik yok..Ama vakitler daralmaya başlayınca nasıl bir ruh haline sahip olucağımıda bilmiyor değilim hani:) çünkü bugün yeni bir tarif deniycem.Üzeri kaşarlı beşamel soslu patatesli tavuk..harika bir tat..bunu annem yapmıştı ve çok güzel olmuştu.Çaylı sofralara da çok yakışan bir lezzet.İnşallah benimkide güzel olur.. Diğer ikramlarım cevizli börek (kayınvalidem sağolsun), yoğurtlu makarna salatası tatlı olarakta etimek tatlısı o da dün akşamdan hazır:) İnş. yakın bir zamanda yaptığım ikramlıkların resimlerinide sizlerle paylaşıcam..Eee hazırlıklarda tamamlandıktan sonra geriye en önemlisi kalıyor misafirlerimizi güzel karşılayıp gönüllerini hoş etmek..Rabbim mahcup etmesin..


Sevgili Peygamberimiz (sas) Hazretleri, misafirliğin önemine dikkatimizi çekmiştir ve şöyle buyurmuşlardır:

- Sofranın en hayırlısı, içine en çok misafir eli uzanan sofradır.

- Yemeğinizi imanlı insanlar yesin.

Ve yine buyurmuş ki:

- Misafire kolayca hazırlayabileceğinizi ikram edin, israfa girip de misafirliği zorlaştırmayın!..

Demek ki Efendimiz (sas) Hazretleri misafirliği, birlik beraberliği pekiştiren özellik ve güzelliğe de sahip kutsal bir görev olarak görüyor,
Müslümanların misafirliğe gidip gelmelerini tembih ve hatta tavsiye ediyor; bir şartla ki, misafirlikte israfa girilmesin, evdeki imkânlar zorlanmasın.
Misafir de, ev sahibi de rahatsızlık duymasın.

Nitekim israflı misafirliğin dostluğu zayıflattığını anlatan Fudayl bin İyaz der ki:

- Dostların birbirlerinden uzaklaşmaları, misafir ağırlamakta imkânlarını aşan külfete girmelerindendir.
Çünkü gelen misafir, bir sürü masrafa sebep olduğunu anlayınca ikinci defa gelme cesaretini bulamıyor.
Külfete giren ev sahibi de bir daha misafir kabul etme arzusunu izhar edemiyor. Böylece israflı ikramlar yüzünden dostluk ve kardeşliğimizi pekiştiren misafirlik âdetimiz de kaybolmaya yüz tutuyor...

İmam-ı Gazali Hz., masraflı misafirliğin dostluğa zarar verdiğini anlatırken der ki:

- Bir zat, misafir gittiği dostunun bir sürü külfete girdiğini görünce demiş ki: Dostum, ya şu külfeti kaldır aradan ya da bu ülfeti...
Unutma ki, sen külfeti kaldırmazsan külfet senin ülfetini kaldırır, bir daha kolayca gelip gidemez oluruz birbirimize.

Bundan dolayı Hz. Ali (ra), kendisini misafirliğe davet eden bir dostuna önce şart koşmuş:

- Ben geleceğim diye evde olmayanı hazırlama külfetine girmeyeceksin.

- Evde olanlardan da çoluk çocuğun rızkını sofraya doldurup onları mahrum bırakmayacaksın. Bu şartla gelirim misafirliğe. 
Çünkü iki taraf da biliyordu ki, misafirin hayırlısı, ev sahibinin imkânlarını zorlamayandır.
Ev sahibinin hayırlısı da misafir için israfa girmeyen, israflı misafir ağırlama örneği vermeyendir. 

Yine başka bir hadiste “Misafir, bin bereket ve bin rahmetle gelir.[Nisâb-ül ahbâr] buyurmuştur.
Bu konuda birçok hadis sıralayabiliriz.

“Misafir girmeyen eve, melekler de girmez” [Şir’a]
“Allah-u Teâlâ hayır murat ettiğine hediye olarak misafir
gönderir”.[E. Nuaym]
”Ancak şerli, kötü kimseler, misafir kabul etmez”.[Beyheki]
“Misafir ağırlamak istemeyen kimsede hayır yoktur”.(İbn-i Hanbel,lV,155)

“Sofra misafirin önünde bulunduğu müddetçe, melekler ev sahibi için istiğfar ederler”. [Taberani]


Hz İbrahim'in dediği gibi “Bir ev misafirsiz kalmamakla ayakta kalır'...

13 Ekim 2011 Perşembe

Kış Gelirken



Evimle alakalı işlerimi düzene koyduktan sonra  sıcacık çayımıda alarak en nihayetinde bloğumun başına geçiverdim..Artık cıvıl cıvıl sıcacık günler malesef ki geride kaldı..Kış tüm asaletiyle kendini göstermeye başladı..Şüphesiz her mevsimin kendine münhasır kıymeti güzelliği var..sadece mevsim geçişlerinde ilk anlarda alışana kadar insanın ruh halinde biraz değişikliklere sebep oluyor..hepmizin yaşadığı ve bildiği gibi:)
Tabiki herşeyi güzellikle iyi niyetle karşılamak lazım. Dilerim ki bu kış yazımızdan daha iyi hayırlı olsun dilerim her yaşadığımız an önceki anlarımıdan daha hayırlı ve güzel olsun..Şimdi bu yazımı benim için değerli bir yazar olan senai demirci'nin şu hikayesiyle bitirmek istiyorum:

Pek tatlı bir nezaket cümlemiz vardır. Birisinin yanında bir başkasını övüyorsanız, "Senden iyi olmasın!" dersiniz!


Sadık Şanlı kardeşimin o incelik dolu anlatısını okuduğumdan beri bu iltifata itiraz ediyorum:
"...kapının zili çaldı. Karşımda uzun zamandır görmediğim bir dostum. Selamlaşıp, kucaklaştık. Çay eşliğinde uzun bir sohbet için salona geçtik.

 

Nasıl geçtiğini anlayamadığımız üç koca saatin ardından misafirim 'Geç oldu, bana müsaade' diyerek noktayı koydu ve kalktı. Ona eşlik ettim. Sokağın başına vardığımızda 'Şimdi ayrılık vakti. Ben gidiyorum, ta ki benden hayırlısı gelsin inşallah' diyerek elini uzattı. Kucaklaşırken, dostumun ettiği duaya alışkanlıkla 'amin' dedim.



Eve dönerken, arkadaşımın veda sözleri takıldı aklıma. Düşündüm, düşündükçe ürperdim. Bu bir dua idi. İlk kez duyduğum yaman bir dua. Gayri ihtiyari birkaç kez tekrarladım. Sıcacık duygularla doldum. Bir şey tarafından kuşatılmıştım. Bütün benliğimi dolduran güzel
birşey.


Ertesi gün ilk işim arkadaşımı telefonla aramak oldu. Nedir, nereden duydun diye sordum. Bu özlü duadan çok etkilendiğimi anlayan dostum, 'Hz. İsa Aleyhisselam'ın, Peygamber Efendimizin (asm) geleceğini müjdelediği sözmüş bu' dedi. Ne güzel dua imiş! 'Tuttum bu duayı' dedim. Güldü ve 'o halde hiç bırakma.'
Ben gidiyorum, ta ki benden hayırlısı gelsin inşallah."



İsâ'ya (as) ve O'nun müjdelediği En İyi'ye (asm) hürmeten: Kalktığım koltuğa benden iyisi otursun. Sustuğum anda benden iyisi konuşmaya başlasın. Olmadığım odaları benden iyiler
doldursun. Yetişemediğim yerlere benden iyiler yetişsin....


"Senden iyi olmasın!" diyen dostlarımın bu duasına, İsa Aleyhisselâmın duasına "amin" deme hatırına "amin" diyemeyeceğimi söylüyorum. Şaka yollu, "Bana beddua ediyorsun galiba!" diyorum. "Ya benden iyiler olmasa, ne ederim ben bu dünyada? Kim beni şaştığımda uyaracak? Kim beni hüzne düştüğümde teselli edecek ki...



Sonra peygamberlerin kavimleriyle yaşadıkları imtihanları hatırlıyorum. O toplulukta o peygamberden iyisi yoktu! Ama nasıl acılar çekti? Ne dayanılmaz sıkıntılara göğüs gerdi?
"Benden iyi(ler) olsun elbette.. Bende peygamber yalnızlığına sabredecek iyilik yok ki!"


11 Ekim 2011 Salı

Selamun Aleykum!!!

HuZur...Tınısı bile farklı terennüm ederken..o yoksa hayatta yoktur pek tat..eksik etmesin onu Mevlam..ama bilmezmisinki huzur; Mevlam’da dır..Mevlam var; gam keder yok..Mevlam var; problem yok.. bunun idrakındadır huzur..bense bunu idrak etmeye çalışan garip bir seyyahım..

Çok defa niyet ettim blog açmak için ama nedense pek cesaret edemedim.Takip ettiğim bir kaç değerli kişi vardı ..onların yazılarını okumak bana pek bir keyif verir oldu.Sonra dedim ki kendi kendime hadi bir bismillah çekip bende katılayım onların arasına..ve bugün bloğumu oluşturmaya başladım.ama daha çok yeniyim  tam çözemedim bu işi.yavaş yavaş olucak inş. yanlışımız olursa af ola :).. Hayırlı muhabbetli akşamlarınız olsun..